Sayfalar

2 Ekim 2017 Pazartesi

MUCİZELER


Siz de benim gibi bazı zamanlarda her işittiğimizi duymak yerine sadece seçip istediklerimizi dinleyebildiğimiz otomatik bir sisteme sahip olmayı dilediniz mi hiç? Son zamanlarda ben fazlasıyla ihtiyaç duyduğumu söylemeden geçemeyeceğim 😊. Sahip olduğumuz tüm bedensel yetilerimize şükran duymayı hatırlatan çok şey olsa da çevremde, bunu sık sık düşünmekten kendimi alamıyorum doğrusu. Tabi ki yaratıcı müzisyenler konumuz olduğunda, alet çantalarından yaşamlarının herhangi bir dönemine ait bilinçaltlarına kazınmış sesleri günü geldiğinde size inanılmaz bir güzellikte sunma becerilerine, bir müzisyen olarak bile hala şaşırmakla birlikte, şu ara hislerim sadece kendi seçtiklerimi dinlemek lüksüne sahip olmakla ilgili ihtiyacımdan ötürü belki de. Hatta buna sahip olma lüksünün zaman zaman beni iyileştirdiği gerçeği de beni kendine çekmesindeki en büyük etken sanırım.
Seçtiklerimiz demişken...Kendi seçtiğim can kardeşimin geçirdiği bir rahatsızlık beni son zamanlarda bir çok soruya maruz bıraktı ve onunla konuşmalarımızda benim kalbimden sözcüklerime dökülenlere de yeni sorular ekledi. Ancak günlerdir düşündüğüm onun bana sorduğu "müzik nasıl iyileştirir?" sorusu oldu ki aslında internete yazsanız yüzlerce makale babileceğiniz bir konu iken, bir müzisyenden diğerine geldiğinde bu soru insanı kilitleyebiliyormuş meğer😊. Hele ki varlığına her daim şükrettiğim kardeşimin, müzisyen kimliğiyle ağır bir kulak rahatsızlığı geçirmesinin nasıl bir ironi olduğunu düşünürken kendimi Beethoven'ın 9. Senfonisinin provasında bulmak?  Yaşam bazen gerçekten sizi sorularla boğarken aslında yanıtlar sanki hep önünüzdeymiş gibi gözünüze sokmaya çalışır gibidir ya bazen ve siz onları görene dek hep aynı filmi oynatır, yine öyle gülümsetti beni işte. Bu senfoniyi her çalışımda beni o denli hayran bırakır ki kendine, artık tamamıyla sağır olmuş bir müzisyenin böylesi bir şaheseri yaratması için kağıda döktüğü müziği aynı zamanda "işitmesi" gerekli midir hep merak etmişimdir. Ancak görüyüruz ki değil, çünkü mükemmel ve hatta bildiğimiz dünya ötesi bir örnekle karşı karşıyayız ve bizler düşünce ve algı biçimimizi değiştirmediğimiz sürece sanırım hiç kolay değil bunun anlaşılması.
Nedir işitmek, duymak ve dinlemek arasındaki fark? Ve "duymak" la algılanabilen seslerden oluşan müzikten sözederken tüm dillerde bu fiil "duymak" değil de "dinlemek" fiiliyle birleştirilmiştir? Müziği duymak yerine neden müzik dinleriz?
Tıpkı tüm iletişim şekillerinde yaşamış olduğumuz gibi her duyduğumuzu dinlemediğimiz açıktır. Bu da bizi yine seçimlere getiriyor. Çünkü duymak otomatik olarak sağlıklı bir kulağın yaptığı ve bizim istemimiz dışı bir görevken, dinlemek kendi seçtiğimiz kişi ya da sesleri hissetmeyi, içselleştirmeyi, duyguya dönüştürerek tepki vermemizi sağlayarak iletişim kurabilmemize yarayan bir seçim aslında. Gerçekten dinlemeyi seçtiğimizde, iletişimimizde gerçek farklar yarattığımızı gözlemlemişizdir ki iletişimin temel kuralıdır dınlemek. Peki müzik iletişim yaratır mı insanlar arasında ve nasıl tedavi eder? Bence en önemli özelliği ruhsal olarak insanları olumsuz duygulardan arındırıp, sakinleştirmesi, güzel duyguların açığa çıkmasına izin vererek iletişime kişileri hazırlamasıdır.
Fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklarımıza dışarıdan yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen müzik bize dokunduğunda kaydedilen iyileşmeler sadece açıklanamayan mucizeler olmaktan çıkıp, Müzikoterapi adında bir bilim dalı olarak kabul görmüştür artık. Bazı bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalı olarak tanımı yapılan Müzikoterapi, Türkiye 'de yaygın olmasa da, Farabi ve İbn-i Sina gibi bilim insanları müzikoterapiyi alternatif değil geleneksel tedavi yöntemi olarak kullanırken, elle tutulur ilk dökümanların 1454 yılının Osmanlı İmparatorluğu Beyazıd Külliyesi'nde, mental hastalıkların tedavisinde Türk Müziği makamlarının kullanıldığına dair olması, belki de modern tıbbın hala çok geriden geldiğinin bir işareti ya da müziğin mucizelerinin ve gizeminin hala yeterince çözülememiş olmasıdır.
Bu doğrultuda artık resmen müziğe tedavi edici bir bilim dalı sıfatı kazandıran özelliklerinin, duyma yetisi sıfırlanmış bir besteciyi neden iyileştiremediğini çok sordum kendime. Ancak düşününce ve Beethoven'ın yaşam öyküsüne baktığımızda, işitmemek konusundaki tüm sosyal yaralarına, bunun onun müzisyen kimliğine o devirde verdiği tüm zararlara, 20 yıldan uzun süre çektiği ruhsal ve fiziksel tüm o acılara rağmen yaşama tutunmasını sağlayarak ona sonsuz güven veren bir dayanak olduğunu ve yaratıcı yönünü hiç etkilemediğini görüyoruz. Belki de bir müzisyen bizim için sadece duyma kabiliyeti öncelikli biri olmak gerekir kuralından yola çıktığımız taktırde, müziğin ondaki diğer bilemediğimiz tüm rahatsızlıklarına iyi gelerek yaşamında varolmaya devam ettiğini göremiyor olabilir miyiz?
"Müzik, ruhsal ve bedensel yaşam arasındaki arabulucudur." diyen bestecinin iç dünyasının zenginliğine her yazdığı eserde bu denli şahit olmak bizim için ne büyük bir ayrıcalık...Duyma yetisini tamamen kaybetmiş bir insanın, yaşadıklarının izinden gidip, hislerinin rehberliğiyle içinde duyduklarını bize aktarmasındaki mükemmellik, bize duymak ve dinlemek arasındaki farkı kanıtlıyor bence. Müzik dinlemek, bir aşamada o müzik eşliğinde kendi içimizi dinlemeye dönüşüyor bir şekilde ve bu da sanırım dönüşümü ve iyileşmeyi başlatıyor o noktada.
Müziğin bendeki iyileştirici etkisini, onu yaratanlarla bağ kurdurabilme gücünde bulmuşumdur hep. Benim için değiştirilemez bir gerçektir bir kalbin bir diğerindeki acıyı hafifletebilmesi ya da bir kalbin bir diğerine mutluluk, neşe ve sevinç aktarabilmesi. Dinlerken gözlerimi kapattığımda, o müziği yaratan kalpten çıkanlar benimle buluştuğunda yalnız olmadığımı anlarım sanki. Ve o kalp, içimdeki müziği dinlemeye cesaret edebildiğim zamanlarda kendi kalbim olur birden. O zaman anlarım ki aslında ne kadar aynıyız ve aslında ne kadar aynı isyanlarımız, üzüntülerimiz, sevinçlerimiz. Kendi "seçtiğimiz" müzikler, aslında tam olarak "biz" olduğundan iyileştirici mucizeler yarattığı için mi "Müzik ruhun gıdasıdır"
acaba?
Sadece bu denli basit bir gerçek olabilir mi mucizeler?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder