Sayfalar

27 Eylül 2017 Çarşamba

SEVGİYE DAİR ...


Profesyonel bir müzisyen olarak kendi sevdiğim işi yapabildiğim ve işimin, dilediğim gibi bu hayatta varolabilmeme sebep olduğu için ne kadar minnettar olduğumu bir çok kereler dile getirdim. İşim gereği bir çok sanatçıyla çalışma fırsatı bulup, bir çok dalı gözlemleyebildiğim için güzellikler arasında yaşamak şansına da eriştim bu zaman içinde. Ancak bir tarafımın insan'a dair olan herşeye de ayrı merakı olması, bana çoğu zaman sanatçıların gerçek ve iç dünyaları arasındaki bağlarının ne kadar kopuk olabileceğini de gösterdi. Evet, sanatçılar gerçekten özel olarak bu dünyaya bir yetenekle gelmiş insanlar, ancak bu demek olmuyor ki insan olarak da mükemmeller. Sahnede sanatına hayran olup, bana onları izlerken ya da dinlerken bile bu denli yoğun hisler yaşatabilen bir sanatçının, sahneden indiğinde aslında hayatımda sohbet dahi edemeyeceğim bir yapıda olduğunu görmek de var tecrübelerim arasında elbette. Her ne kadar tanrısal güzelliklerle donatılmış bir iş yapsak da insan bedenimizdeki o ego bizim varlık ya da kendimizi yoketme sebebimiz haline geliyor bir noktada.
Bense son zamanlarda, bunca yıldır sanat adına varolma çabası gösterirken, biz naçizane sanatla uğraşanların, yaşadığımız toplumda artık neredeyse insan olarak varlığımızı kanıtlamaya ve kabul görmeye çabalarken buluyorum kendimi. Kendimi bildim bileli kendimi sanatla ifade etmek o kadar bir parçam haline gelmiş ki, sanatın varlığının değer görmediği bir süreçte, insan varlığımın da kabul görmediğini düşündürecek olaylarla karşılaşmaya başladım ne yazık ki.
Bizler üreterek ayakta kalan, o üretim süreçleri sekteye uğradığında bazen nasıl nefes alacağını bile unutabilen insanlarız. Dediğim gibi, hiçbirimiz en mükemmel ebeveyn, en harika ve ahlaklı insan modeli ya da siz bizim hakkımızda ne hikayeler yazıyorsanız gördüğünüzde, emin olun onların hiçbiri değiliz. Ama evet sezgilerimiz ve yeteneklerimiz bizi daha hassas yapıyor. Duygularla yoğrulup, işi o duyguları diğerlerine aktarmak ve akıtmak olan sanatçının ruh hali, boşluğa düştüğünde belki de çırılçıplak kalmaktan, kendine sığınacak bir sakin liman arıyor çoğu kez. Bu liman ise dönüp dolaşıp yine kendimiz olduğundan belki de hem gücümüz hem de zayıflığımız.
Biz işimizde ne zaman tatmin oluruz bilir misiniz? Tüm o yoğun çalışma gün ve geceleri sahnede seyircimizin alkışlarıyla taçlandığında ...Sizlerin yüzündeki ifadeler ve güzel enerjilerinizdir bizi bir sonraki maratonumuza hazırlanmaya güç veren. Tabi bir de yine insan olarak bizi en büyük depresyona sürükleyen kısmı var ki hayatın, o da mesleğimizin yarınımızı garanti edemeyebilecek olması maddi anlamda. İşte buna rağmen müzikten vazgeçmeyen arkadaşlarıma sonsuz saygı ve sevgi duyuyorum. Bu denli bir karşılıksız çaba ve emeği başka hiçbir meslekte bulamazsanız buna eminim. Gerçek bir sevgi ve bağlılık gösterebilen bu insanların samimiyetine inanmak ve peşlerinden gitmek gerektiğini ve onlardan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum.Evet, ip üstünde yürüyoruz hayat boyu, evet &normal& insanlardan çok farklı gel gitlerimiz olabiliyor ruhsal anlamda, evet kurallar konusunda bir çok kesime göre fazla isyankar olabiliriz, evet azınlığız, başka dil konuşuyoruz çoğu zaman ve başka pencereden bakıyoruz hayata. Ama şimdi kendime baktığımda, sanata dair endişelerim var mıyız yok muyuz aşamasına geldiğine göre, belki de hep birlikte biraz daha sıkı sarılmak zamanı gelmiş olabilir sanatçılarımıza diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Kimsenin kişisel sanat zevkini eleştirmek ya da yargılamak niyetinde olmadım hiçbir zaman, şimdi de yapmayacağım. Ancak gitgide yükselen kırgınlığım belki de artık sanatçı arkadaşlarımın neredeyse yaptıkları işten dolayı suçluluk hissedecek hale gelme sebeplerinedir. Bizler sandığınız gibi büyük paralar için bu işleri yapan insanlar olmadık, o daha çok popüler kültürün parçası olarak bizi de içine kattıkları bir yanlış algılama diyebiliriz. Ancak anlayamadığım şey, ne zaman sanat aşıklarının kendi sanat mekanları için savaşmayı bıraktığı örneğin. Neredeyse bedava denebilecek bilet ücretlerine alanında en büyük isimleri izleyebildiğimiz, o zamanlar bizim için sıradan gecelerimiz varken, şimdi bir konser için boş salonlarla karşılaşan bizlerin besin damarımız gitgide kopmakta bilmenizi isterim.
Hayatınızda opera izlemediniz mi örneğin? İşte şimdi tam sırası. Gelin ve bizimle olun bir akşam. Resim sergisine mi gitmediniz? Hadi gidin bulduğunuz en yakındakine. Klasik müzikten, baleden haz almıyor musunuz? Yine de bir konser ya da bale gösterisi seçin kendinize gitmek üzere, belki sadece sizin için doğru eserle karşılaşmadınız bugüne dek ve o akşam başka bir dünyayla tanışacaksınız? Sadece sinema mı rutin izlenceniz? Bir akşam yerine tiyatroyu koyun. Ve bir daha dinleyin kendi sesinizi, neler oldu içeride ve size neler söylemişiz o akşam.Siz nefes alırken inanın bizi yaşatacaksınız.Hadi...
Politika bizsiz de varoluyor zaten, ama Sanat, siz olmadan biz olmadan çok tökezliyor inanın.  
Sevgiyle ve sanatla kalalım...